Satış odaklı firmalardan, üretim firmalarına, pazarlama, satış stratejilerinden, eğitime kadar tüm sektörlerin ve faaliyetlerin odağında kuşaklar arası farklılıklar mevcut. Baby boomer, X, Y ve Z kuşaklarının genel olarak ne beklediği, özellikleri, seçimleri ve iş yapış tarzları konusunda okunabilecek binlerce makale söz konusu.
M.Ö. 800 yaşayan Heseiod’ in ;
“Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” deyişi,
M.Ö. 350’de Aristoteles tarafından söylenen;
“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.” sözleri kuşaklar arası farklılıkların bugüne yada teknolojiye özel olmayıp, asırlardır süre gelen ve hemen hemen her jenerasyonun gündeminde olan bir konu olduğunu ortaya koyuyor.
Bir etkinlikte yer alan konuklardan birinin yorumu, kuşaklar ile ilgili yıllar öncesine dayanan endişe ve serzenişlere bakış açımızın nasıl evrilmesi gerektiği konusunda oldukça anlamlıydı ;
“İşletmeler olarak önümüzdeki 10 sene boyunca 3 jenerasyonun bir arada olacağı gerçeğini kabul etmek, jenerasyonların güçlü kasları çerçevesinde organizasyonu yapılandırmak, kuşaklar arası farkı dengelemek zorundayız.“
Bu açıdan bakıldığında kuşaklar arası farklılıklar şirketler açısından handikap değil, zenginlik ve fırsatlar oluşturuyor. Büyük resmi tanımlamak, jenerasyonların kuvvetli kaslarını tanımak, tıpkı puzzle gibi, hangi parçanın, nereye uyumlu olduğunu tespit etmek için doğru argümanları seçmek durumundayız.
Her bir insan; içinde doğduğu kuşakta, harikulade örneklerden biridir. Esas mesele, birbirimizi kendimize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görebilmektir. Bu öz korunursa güzel bir bütünlük mümkün gözükmektedir. Her bir kuşak taşıdıkları özellikleri sayesinde bulundukları ortamı etkilemektedir. Bu etkileme o günün egemeni konumunda olan geçmişteki 2 kuşak üzerinde olduğu gibi gelecek 2 kuşak üzerinde de olabilmektedir. Örneğin 1990’larda emekli olmuş bir kurum üst yöneticisi 2010’larda kendi tecrübelerini eğitim aşamasında olan ve yaşları 18-21 arası olan üniversite seviyesi gençliğe aktardığı dikkate alındığında aslında yüzyıllık bir tarihi süreç paylaşılmış olmaktadır. Bu nedenle kuşakların uyum içinde çalışması, kurumlara önemli bir artı değer katmaktadır.
Yönetimlerin; her neslin özelliklerine ihtiyaçları vardır. “Nüfus Patlaması Kuşağı” nın, işkolikliğine ve idealistliğine, “X Kuşağı” nın, sonuç odaklılığına, problem çözme becerisine ve sadakatine, “Y Kuşağı” nın, süreç odaklılığına ve toplu harekete geçme becerisine, her zaman ihtiyaç vardır. Şüphesiz bu kuşakların bazı özelliklerini de alarak gelişecek olan, teknoloji odaklı Z kuşağı, gelecek adına üzerinde çalışılması gereken önemli bir kuşaktır.