Ambalaj, ürünlerin, tüketiciye (kullanıcıya) ulaştırılması aşamasında, taşınması, korunması, saklanması ve satışa sunulması için kullanılan herhangi bir malzemeden yapılmış ürünler olarak tanımlanmaktadır. Genel ambalaj sınıflandırması; Ahşap, cam, karton, plastik, metal kökenli ambalaj malzemeleri şeklindedir.
Ambalajın Tarihçesi ;
Ambalajın tarihi MÖ 5000 yıllarına dayanmaktadır. Göçebe avcı ve toplayıcı konumunda bulunan insanoğlu, ihtiyaç duyduğu yiyecekleri ve aletleri taşımak için ambalaja ihtiyaç duymuştur. Bu dönem erken ambalaj tasarımlarının hammaddesi, yaprak, hayvan derisi ve ahşap iken, ilk köylüler ile birlikte çeşitli bitkilerden, ahşap kutulardan ve sandıklardan, kilden ve hayvan derisinden yapılmış dokuma çuvallar ve sepetler kullanılmaya başlandı. Şehirlerin ve ticaretin yükselişi gelişimi beraberinde getirdi ve çok uzak olan birçok bölgeye ürünlerin zarar görmeden taşınması için ambalaj malzemelerini kullanmak bir zorunluluk haline geldi. Üflemeli cam tekniği, ambalajın geliştirilmesinde önemli rol oynadı. Ahşap fıçının icadı da bu döneme rastladı. Ambalajda yaşanan bu yenilikler, sıvıların ve kuru malların büyük miktarlarda depolamasını ve taşımasını, paralelinde ticaretin gelişmesini sağladı.
Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Çin, ilk gerçek kağıt biçimini icat ederek ambalaj dünyasına büyük katkılarda bulundu ve bu ambalaj türü yüzyıllar boyunca dünya çapında birçok ürün için bir numaralı ambalaj seçimi oldu. Sanayi Devrimi ile birlikte üretime ayak uydurabilmek için verimli paketleme yöntemlerine ihtiyaç duyuldu, bu dönem, depolama ve taşıma kutuları, poşetler, gıda paketleme yöntemleri, birincil ambalaj malzemeleri ve mağaza içi paketleme seçeneklerinin geliştiği bir dönem oldu. Bireysel ambalajların gelişim sürecinin ardından, 1900′ lerle birlikte, plastik ana ambalaj malzemesi haline geldi ve dünyada bu alanda ciddi bir değişim yaşandı. Polietilen 60’lı yıllarda üretildi ve hızlı bir şekilde tercih edilen ambalaj ürünü konumuna geldi. O zamandan beri ambalaj sektöründe çevre dostu ambalajlar gibi pek çok değişim ve yenilik gerçekleşti.
Ambalaj sektörü, hala üreticilere ve tüketicilere somut faydalar sağlamak amacı ile daha ucuz ve verimli ambalaj malzemeleri üretmek için biobozunur ambalajlar gibi çevre dostu yollar aramaya devam ediyor.
Sürdürülebilirlik ;
Sürdürülebilirlik kelime anlamı olarak; çeşitlilik ve üretkenliğin devamlılığı sağlanırken, daimi olabilme yeteneğini korumak olarak tanımlanır.
Ocak 2016’da, yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için, Birleşmiş Milletler’ in öncü kalkınma ajansı UNDP tarafından yürürlüğe giren evrensel eylem çağrısı olan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları; diğer önceliklerin yanı sıra iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik, yenilikçilik, sürdürülebilir tüketim, barış ve adalet gibi kavramları içermektedir. Amaçlar birbiriyle bağlantılıdır; bir amaçta başarının anahtarı, birbiriyle ortak yönleri olan sorunları hep birlikte ele almaktır.
Bir şeyi sürdürebilmek için o şeyi korumak ve ona değer vermek gerekir
Bu açıdan bakıldığında, insanlık tarihi kadar eski olan ambalajlama kavramı ve ambalajın yüz yıllarca kullanılmaya devam etmesinin temelinde yatan nedenler kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Ambalaj Neden Gerekli
Ambalajın kullanım amacı ; “Kaynaklarımızı daha iyi, daha uzun süre, daha sağlıklı koruyarak, Sürdürülebilir Kalkınmayı sağlamak” tır.
Yoğun ambalaj kullanımının olduğu en önemli ürünler süt ve süt ürünleri, içecekler, atıştırmalık ürünler, et ve et ürünleri gibi gıda ürünleri ile kimyasal ürünlerdir. Bu ürünlerde ambalaj olmazsa olmaz konumdadır. Doğadaki pek çok meyveye ve sebzeye baktığınızda, doğal olarak kabukları ile korunduğunu yani ambalajlandığını görürsünüz. Ceviz, karpuz, portakal gibi ürünler kabuğu olduğu için ayrı bir ambalaja korunmaya ihtiyaç duymazlar. Sebze ve meyvelerde kabuk ne kadar ince olursa, ekstra koruma ihtiyacı o derece artar ve ambalajın içeriği bu parametreye göre değişir. Et ve süt ürünleri, çilek, vişne
gibi meyveler ise ek ambalajlama ile daha uzun süre tazeliğini koruyabilir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde; süt ve süt ürünleri, sıvı içecekler ambalajlanmaya en çok ihtiyaç duyan ürünlerdir. Tarih içinde ambalajların bireyselleşmesinin temelinde de kullanıldığı ürünün farklılıkları etken olmakta, ürünün korunma ihtiyacı, kullanım süreci ve amacı, yeri ve maliyeti ambalajın türünü, şeklini ve hatta rengini etkilemektedir.
Çevresel anlamda en sıkıntılı ambalaj türü olarak kabul edilen tek kullanımlık ambalajlar Covid19 döneminde hijyen açısından toplu alanlarda en çok ihtiyaç duyduğumuz ürünlerden biri haline geldi. Yıkanmaması sebebi ile su sarfiyatı gerektirmeyen bu ürünler, su kıtlığı çekilen dönemler içinde en hijyenik sarf malzemelerindendir.
Ambalaj Neden Gerekli
Plastik ambalajların, 1960 lardan bu yana ambalaj sektöründe en yoğun kullanılan materyal haline gelmesinin temelinde bu ihtiyaç yatmakta ve plastik hammaddesinin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine” uyum kabiliyeti rol oynamaktadır.
Küçük su ambalajları için çoğunlukla PET ambalajlar kullanılması, insanların suyu yanında taşıma ihtiyacından kaynaklanmıştır. Nerede olursanız olun PET şişe ile suyunuza ulaşmanız mümkündür, hem de zengin, fakir ayrımı gözetmeksizin herkese eşit maliyet ve fırsat sağlayarak. Aşırı ağır olmaması küçük çocuklar için bile taşıma kolaylığı sağlar, kontamine olmamış su içebilirsiniz. Mobil durumda olan bireyler için düşme veya çarpmada kırılmaması, hijyenik olması, bardak kullanımı gerektirmediğinden bardak yıkama için su israfının önüne geçmesi, kolay içim sağlaması, suyun renginin ve içindekilerinin görülmesi de diğer fonksiyonel özellikleridir. PET ambalajlar güvendiğiniz, kontamine olmamış suyu her zaman yanınızda bulundurma lüksü sağlar.
Süt, güneş ışığı görmesi halinde daha kısa sürede bozulduğundan şeffaf değil, beyaz yada beyaza yakın renkli ambalaj kullanılması daha uygundur. Bu noktada yüksek yoğunluk polietilenden üretilen ambalajlar gıdaya uygunluğu ve aşırı şeffaf olmaması sebebi ile avantajlıdır. Plastik, gıdaya uygun renklendirilebilme özelliği sebebi ile de süt ambalajlarındaki bu ihtiyacı kolaylıkla sağlamaktadır. Kalıp içi şekillen
dirme ile diğer ambalajlara ek olarak tutma sapı gibi tüketici dostu dizayn alternatifleri ambalajın taşınması, ürünün kullanılması sırasında düşme, dökülme gibi sorunların çözümüne destek olmaktadır.
Et ve et türevi ürünler bakterilere karşı son derece savunmasız ürünlerdir, bu nedenle ambalaj ile ek korunmaya ihtiyaç duyarlar. Et, tavuk gibi ürünlerde ne olursa olsun bir canlıya zarar verildiği dikkate alındığında, bu ürünlerin israf edilmeden mümkün olan en iyi şartlarda korunmasının önemi kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Bu da hafif, geri dönüşüme uygun plastik türevli ambalajlar ile düşük maliyet ve üstün koruma ile mümkün olabilmektedir.
Raflarda gördüğümüz her bir ambalaj, içerdiği ürünün özelliklerini ve tüketici ihtiyaçlarını esas alarak en düşük maliyet, en uygun tasarım, renk ve şekilde üretilmiştir.
Ambalajın Çevresel Faydası Nedir ?
Buraya kadar anlatılanlar ambalajların ürün ve tüketici eksenindeki işlevleridir. Ambalajın “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” kapsamındaki yadsınamaz görevi ise içerdiği ürünü koruyarak, o ürünün üretimi sırasında salınan karbon emisyonunu ve su tüketiminin israfını önlemektir.
Su Ayak İzi ;
Tükettiğimiz pek çok gıda ürünü için tarladan sofraya ulaşana kadar ciddi miktarlarda su tüketiliyor. Aynı parametre kullandığımız kıyafetler, mobilyalar, eşyalar, tüketim malzemeleri içinde geçerli. Bu nedenle her ürün israfı, israf olan ürün haricinde ciddi bir su israfı anlamına da geliyor.
200 gr. lık 1 porsiyon kırmızı et üretimi için doğaya 3.100 lt., 200 gr. lık bir porsiyon beyaz et için 780 lt., 1 porsiyon pilav için 150 lt., 1 bardak çay için 30 lt., 1 hamburger için 2.400 lt., 1 çift deri ayakkabı için 8.000 lt. su ayak izi bırakılıyor.
Bu rakamlar aynı zamanda 1 bardak çayın israfı ile 30 lt., 1 dilim ekmeğin israfı ile 40 lt., 1 bardak sütün israfı ile 200 lt. suyun israf edildiği anlamına geldiğinden önemlidir. Rakamların bu derece yüksek olması buğdayın tohumdan ekilip, ekmek haline gelene kadar sulanması ve pek çok işlemden geçmesi, etin paketleme aşamasına gelen kadar kuzunun dünyaya gelmesi, yetişmesi ve yetişkinlik aşamasında kadar gereken su ihtiyacının dikkate alınmasındandır.
Sonuç olarak ; İsrafı önlemenin en önemli aracı ambalajdır, işte tamda bu nedenle “ambalaj lüks değil, ihtiyaçtır”.
Covid19 sebebi ile pek çok ilimizde yaşanmaya başlanan su sıkıntısı döneminde, nine ve dedelerimizin israfı önleme konusundaki hassasiyetinin anlamı ortadadır. Gıdaların israfı sadece suyun israfı anlamına gelmemekte, aynı zamanda hava kalitesinin de bozulması anlamına gelmektedir.
Karbon Ayak İzi ;
Su ayak izine ek olarak, yediğimiz her yemek, kullandığımız her ürün ve gerçekleştirdiğimiz her faaliyet karbon emisyonuna sebep oluyor yani hava kalitesini düşürüyor. Yapılan araştırmalar bir bireyin faaliyetlerinden ortaya çıkan karbon emisyonunun yarısının gıda tüketiminden kaynaklandığını gösteriyor. Bunu nerede ise 1/5 oranında kullanılan eşyalar, 1/6 oranında ulaşım, sırası ile aldığımız hizmetler ve konut takip ediyor. Dolayısı ile hava kalitesini arttırmak ve karbon salınımını azaltmak için en önemli farkı yaratacağımız kısım gıda ürünleri israfını azaltmak.
Gıda ürünlerinde sağlıklı beslenmeye dikkat ederek, israfı önlediğimiz taktirde karbon emisyonunu düşürmemiz mümkün olacaktır.
Karbon emisyonunu düşürüp, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korunmak için sıcaklık artışını 1,5°C sınırında tutmak zorundayız. Bilim insanları, sera gazı emisyonları azaltılamaz ve sıcaklık artışı 3oC olursa Dünyamızı bekleyen tehlikeleri şöyle özetlemiştir ;
- Biyolojik çeşitlilik yok olacak,
- Suya ve gıdaya erişimde büyük sıkıntılar yaşanacak ve buna bağlı salgın hastalık ve ölümde artış olacak,
- Aşırı hava olayları nedeniyle afetler ve dolayısıyla can ve mal kayıpları artacak,
- Kuraklık nedeniyle tarımsal üretim yapılamaz hale gelecek; su ve gıda kıtlığı yayılacak ve artış gösterecek,
- Dünyadaki 410 milyon insan şiddetli kuraklığa maruz kalacak, 49 milyon insanın ise yaşam alanları deniz seviyesi artışından etkilenerek sular altında kalacak,
- Sıcak hava dalgaları sebebiyle hassas gruplar hayatta kalma mücadelesi verirken buna bağlı salgın hastalık ve ölümler artacak,
- Günümüzde 500 milyon insanın yiyecek, koruma ve gelir ihtiyacını karşılayan mercan resiflerinin tamamı yok olacak.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde Dünyanın pek çok yerinde bu sorunlar ile mücadele etmek durumunda kaldığımız ise dikkate almamız gereken diğer bir gerçek.
Raporlar, su ve karbon ayak izini azaltma konusunda üzerinde en çok durulması gereken alanın tarımda verimliliğin arttırılması ve gıda ürünlerindeki israfın azaltılması olduğunu gösteriyor. İçinde bulunduğumuz süreçte yaşananlar ise bu konuda, 5,10,20 yada 30 yıl sonra değil, hemen ve hep birlikte çözüm yaratmak zorunda olduğumuzu gösteriyor.
Buraya kadar anlattığımız gerçekler, ambalaj ve plastik ambalaj sektörünün gelişimi, deniz ve okyanuslardaki ambalaj kirliliğinin sebepleri. Problemin, plastik kirliliği olarak anılmaya başlamasının sebebi ise plastiğin en koruyucu ve düşük maliyetli ambalaj malzemesi olması sebebi ile daha fazla kullanılması ve tercih edilmesi. Covid19, yakın geçmişte mücadele ettiğimiz “plastiğe hayır” kampanyalarına karşı plastiği biraz olsun aklamayı başardı ve belki de dünya için yakın gelecekte önümüze çıkacak istenmeyen sonu biraz olsun öteledi. Neden mi ? Plastik ambalaj üretimi su tüketimi gerektirmeyen nadir ürünlerden biri. Çok az miktarda su kullanılarak üretim yapılabiliyor ve sonrasında ürünleri etkili koruyup, su ayak izini düşürüyor. Karbon ayak izi de metal ve karton ambalajlara göre daha düşük. Yani ;
Gıda ürünlerini ambalajlar ile korumazsak su sarfiyatı ve sera gazı emisyonu (karbon ayak izi) hızla aratacak ve Dünya’ daki sıcaklık artışını kontrol etmemiz mümkün olmayacak.
İnsanlığın mücadele ettiği bu problemlerin temelinde ise kaynakları verimli kullanma alışkanlığını tam olarak kazanamamış olmamız bulunuyor. Tarımda, üretimde, tüketimde verimli olmayı başardığımız ve israfın önüne geçebildiğimizde, Dünya hepimize nesiller boyu ev sahipliği yapmayı sürdürebilecek. Avrupa Ülkelerinin verimlilik ve gıda alanındaki teknolojik gelişmişliğinin, aldıkları pek çok kararın ve yeniliğin temelinde bu endişelerin olduğu görülüyor.
Ambalaj Çöp Değil
Tarım, su ve gıda kaynaklarını korumak için ambalaja ihtiyacımız olduğuna göre mevcut sorunlar ile akıllıca mücadele etmek için ambalaj atıklarını çöp olarak değil, değerlendirilecek bir kaynak olarak görmemiz gerekiyor.
Bugün pek çok ülke çöpten kaynak yaratmaktadır. Gıda atıklarını ayırıp gübre olarak tarımda kullanmak yada enerjiye dönüştürmek mümkün. Bu konuda en başarılı ülkelerden biri olan İsviçre, atıklarını %96 oranında geri kazanarak elektrik ve yakıt üretiminde kullanmakta, hatta yakın komşusu Norveç’ ten ithal ettiği çöpleri de değerlendirerek para kazanmaktadır. Eski zamanların çöpü, bugünkü ismi ile atıklar çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra elde edilen gazlar, hem enerji, hem de ısı olarak kullanılmaktadır.
Çöpe bile çöp diyemediğimiz günümüzde, ambalaja çöp demek ve çöp muamelesi yapmak elbette ki haksızlıktır.
Ambalajları çöp olarak tanımlamak sadece ambalaj sektörü için değil, Türkiye’ de son yıllarda ciddi gelişim gösteren, istihdam ve gelir imkanı sağlayan Geri Dönüşüm Sektörüne haksızlık olacaktır. Diğer yandan mevcut sorunları da açık yüreklilikle kabullenmek gerekmektedir.
Okyanus ve denizlerde atık problemi ciddi bir sorundur.
Yeryüzünde hızla azalan kaynaklar dikkate alındığında, insanoğlu için besin kaynağı olabilecek su kaynaklarını hızla ve gereksiz yere tüketmek bindiğimiz dalı kesmekten başka bir şey değildir. Bu nedenle yapmamız gereken sorunun kök sebebini tam olarak tespit etmekte ve buna uygun çözümler geliştirmektir.
Sorun toplumda yer alan fertlere çöpün bugünkü değerinin tam olarak anlatılamaması, pek çok konuda olduğu gibi atıklar konusunda da toplumsal değil, bireysel algılar ile kısa vadeli olarak düşünülmesidir.
Depozito sistemi gelişmiş pek çok ülke, tüketicileri depozito sistemine yöneltebilmek için bireylerin bu kişisel yanlış algısından hareket etmekte, süreci yüksek maliyetli, verimsiz, karmaşık hale getirmektedir. Şüphesiz ki, sürece en yüksek katkı sağlamak için uygulanması gereken yol seçilmiştir çünkü atıklardan maksimum verim elde etmek için, atıkların en ayrışmış ve temiz şekilde toplaması gerekmektedir. Ancak Türkiye gibi gelişmiş ülkeler basamağına yeni adım atmış yada gelişmekte olan ülkeler bunu daha düşük maliyeler, daha düşük su ve karbon ayak izi ile gerçekleştirmelidir.
Ülkemiz ambalaj atıklarının toplanması konusunda tam da bu dönemeçtedir. Geri dönüşüm sektörünün daha verimli hale getirilmesi için toplumun daha fazla bilinçlendirilmesi ve depozito sisteminin kurulması.
Toplum olarak günlük kaygılardan uzaklaşıp, sorunlara uzun vadeli ve sorumluluklarımıza sahip çıkacak şekilde yaklaşabilir ve tüm paydaşların ihtiyaçlarını bütünsel anlamda karşılayabilirsek devasa büyüklüklere ulaşabilecek ve ciddi katma değer sağlayabilecek bir sektörle karşı karşıyayız. Geri dönüşüm sektörü bir yandan dışa bağımlı olduğumuz hammaddenin miktarını azaltarak katma değer sağlarken, bir taraftan doğayı korumamıza aracı olan bir sektör.
Atıkların Değerlendirilmesi Konusunda Paydaşlara Düşen Görevler ;
Tüketiciler ;
- Kullandığımız her ürünü maksimum verim ile kullanmalı, doğayı ve kaynaklarımızı tahrip ederek üretilen ürünlerden uzak durmalıyız,
- İsrafı önlemeyi hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz, özellikle de gıda israfını, hem de hemen, vakit kaybetmeden,
- Sağlık ve hijyen için, kaynaklarımızı korumak için ambalajlı ürünler tercih etmeliyiz,
- Ambalajda dahil olmak üzere her türlü atığı, kaynağı olan evimizde değerlendirmeli, ayrıştırmalı ve bulunduğumuz bölgeye en yakın atık kutusuna bırakmalıyız. (Ambalaj atıkları, elektronik atıklar, yemek yağı atıkları, gıda atıkları, giysi, kitap kumbaraları gibi)
- Bu kumbaraların bulunmadığı bölgelerde yerel yönetimleri harekete geçirip atık sisteminin kurulmasını istemeli ve bulunduğumuz bölgenin bu sisteme geçişini hızlandırmalıyız,
- Yıllardır empoze edilen, alıştığımız “ucuzluk algısı” yerine “verimlilik algısına” geçişe aracı olmalıyız, her ürünü ucuz değil, değerinde temin etmeliyiz,
- Atıklardan elde edilen gelirin boyutu, hangi alanlarda kullanıldığı ve milli gelire sağladığı katkının açık ve şeffaf şekilde paylaşımını talep etmeli, her konuda olduğu gibi bu konuda da kaynak israfının önüne geçilmesine aracı olmalıyız,
Yerel Yönetimler ;
- Belediyeler ve muhtarlıklar bazında her yerleşim biriminde tüm atık kumbaralarının ulaşılabilir şekilde bulunmasını sağlayacak stratejiler oluşturulmalı, hedefler belirlenmeli ve kısa vadede tüm atıkların sağlıklı ayrıştırılarak toplanacağı sistem kurgulanmalıdır,
- Toplanan atıkların toplumun çabasını taktir edecek şekilde değerlendirilmesi sağlanmalı ve bu kaynaklardan elde edilen faydanın toplumun sürdürülebilir yararına kullanıldığı şeffaf veriler ile ispatlanabilmelidir,
- Değerlendirilemeyen atıklar ile ilgili veriler analiz edilmeli, bağlı bulunan üst yönetimler ile bağlantıya geçilerek bu atıkların değere dönüştürülmesi için bilimsel çalışmalar yapılması sağlanmalıdır,
- Atık yönetimi konusunda bilinç düzeyi gelişmemiş bölgeler tespit edilmeli, gerekirse tek tek hane halkına ulaşılarak bu konunun önemi ve faydası aktarılmalıdır,
- Atık yönetimi konusunda yapılan toplumsal yanlışlar yerel yönetimler tarafından üst birimlere raporlanmalı bu alanda fark yaratıp gelişme sağlanacak bütünsel stratejiler oluşturulmalıdır.
Ambalaj Üreticileri ;
- Ambalaj sektöründe gerçekleştirilecek her türlü yenilikte depozito ve/veya geri dönüşüm prosesi kolaylıkları esas alınmalıdır,
- En yüksek korumayı, en az hammadde ile sağlayacak teknolojiler takip edilmeli ve hızla hayata geçirilecek ortamlar yaratılmalıdır,
- Ambalajın koruma fonksiyonunun, görünüm ve pazarlama fonksiyonunun gerisinde kalmaması sağlanmalı, ambalaj kullanıcıları bu konuda bilinçlendirilmelidir,
- Ambalaj üretiminde geri dönüştürülmüş hammadde kullanım oranını arttıracak çalışmalara devam etmelidir,
- Depozitolu ambalajların yaygınlaştırılması için ambalaj kullanıcısı sanayi kuruluşları ile yaratıcı projeler geliştirilmelidir,
Ambalaj Kullanan Firmalar ;
- Gıda ve diğer sektörlerde, ürünlerini nihai tüketiciye sunmak için ambalaj kullanan firmalar kullandıkları tüm ambalaj ürünlerinde ambalaj atıklarının geri dönüşümü ve depozito sistemi ile ilgili sorumluluklarını göz ardı etmemelidir,
- Bu ambalajların geri dönüşüm prosesine yatkın olmasına dikkat edilmelidir,
- Ambalaj seçiminde ambalajın koruma fonksiyonundan vazgeçmeden, mümkün olan en az hammadde ile üretilen ambalajlar tercih edilmelidir,
- Ürünlerinin ömrünün müşterilerinin tüketimi sonrası tamamlamadığını, kullanım sonrası ambalaj atığı aşamasında da marka değerinin devam ettiği unutmamalıdır,
- Ürün kampanya ve reklamlarında tüketiciyi atıkların değerlendirilmesi konusunda da bilinçlendirme fonksiyonu yerine getirilmelidir,
- Gereksiz ambalaj tüketiminden kaçınmalı,
- Sanayide depozitolu ambalajların kullanımı tercih edilmeli ve depozito sisteminin etkinleştirilmesi için ambalaj üreticileri ile koordineli çalışılmalıdır,
Sosyal Medya Paydaşları ;
- Sorunlar ile ilgili detaylar ve gerçekler, kamuoyuna sorumluluk karmaşası yaratmadan, tarafsız ve doğru olarak aktarılmalıdır,
- Sosyal medyada yapılacak tüm kampanya ve paylaşımlar, uzmanların görüşü dikkate alınarak hazırlanmalı, toplum bilgiye dayalı olarak yönlendirilmelidir.
Toplumda yıllarca plastik problemi olarak aktarılan olgu esasen ambalaj atıklarının değerlendirilmesi ve sorumluluk karmaşasından kaynaklanan bir problemdir. Gerek gıda, gerek kimya ürünlerinde, uygun ambalajın kullanılmaması; metal pipet kullanım örneğinde olduğu gibi istenmeyen kazaların yaşanması, kontaminasyon ve virüslerden kaynaklanan sağlık risklerinin artması, poşet örneğinde olduğu gibi bez torbaların temizliği ve hijyeni için aşırı su sarfiyatı, gıda israfı artışı paralelinde karbon emisyonu ve su ayak izinin artması ve kaynakların israfı, iklim krizi ve küresel ısınmanın yaklaşması anlamına gelecektir.
Nihai tüketiciler olarak sarf ettiğimiz üründe sağlık ve hijyeni ön planda tutmak, israfı azaltmak ve gerekmeyen aşırı gıda tüketiminin önüne geçmekle yükümlüyüz. Bu da ambalajlı ürün kullanımı ile mümkündür.
Ambalaj Atıklarını Neden, Nasıl Ayrıştırmalıyız ?
Ambalajlı ürün kullanımı, tüketiciler olarak bizlere ikincil bir görev yüklemektedir. Çevresel sorumluluklarımız gereği, oluşan ambalaj atıklarını ayrıştırarak, bu atıkların depozito sistemi yada geri dönüşüm yöntemi ile değerlendirilmesini sağlamak zorundayız. Kompozit (farklı hammaddelerin bir araya gelmesinden oluşan, çok katlı) ambalajlar haricindeki tüm ambalajlar, yüksek verim ile geri dönüştürülerek ekonomiye katkı sağlamaktadır. Geri dönüştürülemeyen ambalajlar çöp sahalarında, deniz ve okyanuslarda kirlenme ve yaşam döngüsünün bozulmasına sebep olduğundan, geri dönüştürülebilecek her malzemeyi ayrıştırma yöntemi ile sisteme kazandırmamız çevreyi korumamız için gereklidir.
Ayrıştırma işleminin kalitesi ve bu sırada gösterdiğimiz özen, atık ambalajların daha kaliteli ve değerli dönüştürülmesini sağlayacaktır. Ayrıştırma sırasındaki önceliklerimiz ve dikkat etmemiz gerek noktalar şöyledir ;
- Atıkların türlerine göre, temiz ayrıştırılması, geri dönüşüm ile elde edilen hammaddenin kalitesini etkilemektedir. Daha temiz atık ambalaj, daha temiz ve yüksek kalitede hammadde anlamına gelir ve daha değerlidir,
- Bulunduğunuz bölgede her ambalaj türü için ayrı atık kumbarası mevcut ise, ambalaj atıklarını mutlaka kendi türüne ait olan kumbarada biriktirin,
- Ambalaj atığını kumbaraya atmadan önce içinde sıvı madde kalmamasına dikkat edin,
- Ambalaj atıklarını yıkayıp atmak başlangıç için iyi bir çözüm gibi görünse de her zaman mümkün olmamakla beraber, temizlemek için çok fazla içme suyu harcamak anlamına geleceğinden, kapta atık kutusundaki diğer atıklara zarar verecek miktarda malzeme kalmaması yeterlidir,
- Atık kumbaralarına kesinlikle ait olduğu gruba uygun olmayan ambalaj atığı atmayın,
- Cam ambalaj atıklarını mutlaka cam kumbaralarında biriktirin, cam kırılabildiğinden, diğer atıklarla karıştığında sorun yaratabilir,
- Bulunduğunuz bölgede tek atık kumbarası mevcut ise cam atıkları hariç diğerlerini aynı kumbarada biriktirebilirsiniz,
- Atık kumbarasında ve taşıma esnasında daha az yer tutması için ambalajları sıkıştırma, katlama, şişe türü ambalajlarda sıkıştırıp kapağını kapattıktan sonra atık kumbarasına atarsanız, atıkların değerlendirmesi sırasında daha az karbon ayak izi yaratılmasına destek olabilirsiniz,
- Atık ambalajlar ayrıştırma tesisinde tekrar işlemden geçtiği için atık ambalajları karışık olarak atmanız mümkündür ancak bu daha düşük kalitede hammadde elde edilmesi anlamına gelmektedir. Örneğin ; Kağıt atıklar ıslanıp, plastik hammaddeye karıştığında soruna sebep olabilmektedir. Bu nedenle mümkün ise ambalaj atıklarını plastik, karton ve kağıt, metal olmak üzere ayrı torbalarda biriktirip, atık kumbarasına ayrı torbalarda atın. Bu işlem ayrıştırma işlemini kolaylaştıracak, atıklardan elde edilen hammaddenin daha kaliteli ve değerli olmasını sağlayacak, geri dönüştürülmüş hammaddenin daha fazla alanda kullanımını a imkan verecektir.
Ayrıştırma yöntemi ambalajların türüne göre değişiklik göstermektedir. Genel prensip malzemenin yıkanarak temizlenmesi, ardından kırılarak daha küçük parçalara ayrılması (bu sıralama bazı proseslerde değişiklik gösterebilir) şeklindedir. Temizlenmiş ve kırılmış malzemelere çapak denmekte ve bu çapaklar malzemenin türüne göre farklı sıcaklıklarda eritilerek, işlemden geçirilmekte ve üretimde ikinci kalite malzeme olarak kullanılmaktadır.
Ambalaj, sürdürülebilir kalkınmanın anahtarıdır !
Plastik ambalajlar, özellikleri, plastik ambalaj üretiminde kullanılan hammaddeler ile sert plastik ambalajların geri dönüşümü konusundaki detaylara Plastik Ambalaj sayfamızdan ulaşabilirsiniz.